Huzur – Ahmet Hamdi Tanpınar

Huzur’u çok ama çok sevdim. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın okuduğum ikinci eseri, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” de beni oldukça etkilemişti.

Her karakter ince ince işlenmiş, mutlulukları ve huzursuzlukları ile. Mümtaz ve Nuran’ın aşkını okuduğunuzu sanıyorsunuz ama değil, Huzur, bu aşktan çok daha fazlası. 2. Dünya Savaşı buhranı, modernleşmeye çalışan Türkiye, Doğu ve Batı arasında sıkışmışlık, karakterlerin iç dünyasında yolculuk. Müzik ve İstanbul şehri de romanın karakteri gibi gördüm ben okurken. Ayrıca Türk Musikisine daha fazla hakim olabilmeyi istedim, eminim o kısımlardaki pek çok şeyi kaçırdım. Bu kadar yoğun ve farklı konular bir arada tertemiz bir türkçe ile harmanlanmış. (Kullanmayı bıraktığımız güzel kelimeleri hatırladım)

Roman 1949’da ilk baskısını yapmış, kuantumdan, enerjiden, anda kalmaktan bahsediyor olması çok şaşırttı beni. Düşüncenin gücü üzerine sadece yakın dönemin insanlarının kafa yorduğu yanılgısına kapılmışım nedense 🙁 Hermann Hesse’nin Siddartha’sında etkilendiğim hayatın aynı anda akışı kısmını da hatırlattı bazı bölümler.

Kitabın başlangıcında biraz ağır ilerledim ama bağlar kuruldukça hayranlıkla, bazı bölümlerin güzelliğini sindirmek için bilinçli olarak ara vererek, devamını merak ederken bir yandan da bitmemesini istercesine yavaşlayarak akıp gitti.

Huzur’u tek sefer okumak yetmedi bana tekrar tekrar okumak isterim. 🙂

Varım, diyorum; fakat yarın olmayabilirim, yahut bir başkası, bir budala, bir ufak olabilirim… fakat şu dakikada varım… Varız, anladın mı Mümtaz. Varlığını sevebiliyor musun? Uzviyetine dua edebiliyor musun? Ey gözüm, ey boynum, ey kollarım, karanlık ve aydınlıklarım… size şükrediyorum, bu dakikanın sarayında, bu anın mucizesinde beraberce var olduğumuz için; sizinle bir andan öbürüne geçebildiğim için;anları birleştirip düz ve yekpare zaman kurabildiğim için ! (255)
İnsanlık fena bir ihtimali bir kere kendisine ufuk bilmesin; bir kere uçurumu görmesin. Bir daha ondan geriye dönemez. Onu giyinir. (393)

İnsan, bütün kainattan mesuldür. (362)

Fikre fazla kıymet vermiyor muyuz? Emin olun, fazla kıymet veriyoruz. O kadar çok değişir ki… Tıpkı hava ile ilk tesadüfte hususiyetlerini kaybeden, eskisinden büsbütün başka şeyler olan maddelere benzer. Çünkü hayta kendi şeklini veya şekilsizliğini, o devamlı oluş halini fikrin hatırı için bırakmaz. (339)
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    ÇocuklaÇocuk Özlem ☘️  📷 📚 

    Blogger 📝 

    Kategoriler

    Copyright @ cocuklacocuk.com