
Müze gezi planlarını bizim evde yapan genellikle ben olsam ve ilk anda bizimkiler çok hevesli katılmasalar da gezdiğimiz müzelerde keyfimizin yerinde olduğunu söyleyebilirim. Son olarak Dolmabahçe Sarayı’nı gezdik.
Dolmabahçe Sarayı’nda müze kart geçmiyor, giriş ücretleri ise uygun. Harem ve Selamlık bölümleri için ayrı bilet alınabiliyor. Türk ve yabancı gruplar ayrı ayrı olarak rehber eşliğinde gezdiriliyor. Daha önce 2 kez daha gezmiştim fakat o dönemde rehber hatırlamıyorum. Sarayın iç kısmında fotoğraf çekmek yasak. Bu konuda bayan rehberimiz çok sert uyardı: “her yerde kamera var, çıkışta kötü durumda kalabilirsiniz” diye. Tüm görsellere Milli Saraylar sitesinden ulaşabileceğimizi belirtti.
“Dolmabahçe Sarayı, otuz birinci Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecid (1839-1861) tarafından yaptırılmıştır. İnşasına 13 Haziran 1843 tarihinde başlanan Saray, çevre duvarlarının tamamlanması ile birlikte 7 Haziran 1856 tarihinde kullanıma açılmıştır.” Osmanlı’nın son dönemine şahitlik eden saray. Özellikle devlet işlerinin yürütüldüğü Selamlık kısmı çok ihtişamlı salonlarla dolu; altın kaplama tavanlar, ihtişamlı avizeler…
Saraydaki en büyük avizenin İngiltere kraliçesinin hediyesi olduğu söylenirken yakın zamanda avizenin ödeme faturası bulunmuş ve hediye olmadığı ortaya çıkmş:)
Haremlik kısmında Ata’mızın yaşadığı hayatını kaybettiği oda özeldi. Atatürk Dolmabahçe de yaşamaya başladığında hiç bir dekorasyonu değiştirmemiş, bir şehzadenin odasını kullanmış. Çocukların gezi öncesinde en çok görmek istediği yer Atatürk’ün odası ve yatağı idi.
Kerem yaş itibari ile Atatürk’ün Dolmabahçe de ölümü ve Anıtkabir de yatıyor olma bağlantısını tam anlayamadı.
Oğlum o kadar salonu gezdikten sonra ” Anne, padişahların yaşadığı dönemde normal insanlar yaşıyor muydu?” diye sordu. Güzel bir soru geldi bana, Kurtuluş savaşı’nı düşündüğümüzde halkla sarayda yaşayanlar arasında uçurumun ne kadar büyük olduğunu görüyoruz. Bir ülkenin yöneticileri ile halkı arasında uçurumun tarihte hep kötü örnekleri var.
Dolmabahçe sarayı bir imparatorluğun son döneminin şahidi maalesef rehberler zaman kısıtlamasıyla da çok yüzeysel anlatıyor. Oysa eminim her salona ait binlerce hikaye vardır:(