Durham ziyaretinden sonra etrafımdaki ağaçlara daha bir dikkatle bakıyorum. 2,5 yıl önce oturduğumuz eve taşınırken ektiğimiz ağaçların gövdesi henüz kolumun kalınlığına gelemedi. Bu sebeple ağaçların hiç de kolay büyümediklerini artık deneysel olarak da biliyorum. Yetişmiş ağaçların kesilip yerine bilmem kaç yeni fidan dikilmesi kesinlikle yıllanmış ağaçların yerine geçmiyor. Belki uzun yıllar sonra geçebilecek eğer sağlıklı bir şekilde büyürse.
Yaşadığım şehirde ve yakınlarında Durham da rastladığım yüzyıllık ağaçları arıyor ister istemez gözlerim. Adana’daki yaylamız, Bürücek çam ağaçları içerisinde böyle bir yer. Annemler emekliliğin keyfini çıkarıp senenin nerdeyse 5 ayını geçiriyorlar son yıllarda. Bayramlarda ise tüm aile yine yaylada buluşuyoruz.
Canım Bürücek’e her gidişimde çam ağaçlarını, ormanı hayranlıkla izliyorum. (Eski Bürücek yazılarımıza da göz atınız lütfen.) Huzur veriyor Bürücek’te doğanın bir parçası olduğunu hissetmek. Çam Ağaçları ile dolu yaylamızda bir de anıt ağaç var ki 406 yıllık maşallah. Cins; Juglans Regia- Çatal Ceviz. Benim 3 ayı yaylada geçirdiğim üniversite mezuniyetime kadar olan dönemde anıt ağacın cevizleri olgunlaştığında toplanıp çarşıda satıldığını hatırlıyorum, şimdi nedir acaba mahsulu çok mu bilmiyorum 🙂
Bu arada, yazıyı yazarken gördüm ki vikipedi “Anıt ağaçlar” şöyle tanımlanmış.
“Anıt ağaç, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu‘nun 05.11.1999 tarih ve 666 no’lu kararına göre “Tabiat yapısı, ölçüleri ve diğer özellikleri bakımından anıtsal nitelikler kazanmış bulunan ağaçlar” olarak tanımlanmış ağaçlardır.Normal insan ömrünün 15-20 katı uzunluğunda yaşam sürecine sahip olan anıt ağaçlar, 900-1000 yıllık hayatları boyunca tarihsel olaylara tanık olurlar.
Bu tanımlamaya göre bizim ağaç, yaştan dolayı anıt ağaç adayı 🙂 sanırım. Fakat kuşaklar arası bir bağı olduğu ve tarihe tanıklık yaptığı bir gerçek.
Bürücek’te yaptğımız yürüyüşlerde, ağaçların yanısıra kökleri de bir o kadar ilgimi çekiyor. Kendi köklerimizi bizim ve onların yaşanmışlarını düşündürüyor bana.
Biz insanlar doğanın sadece bir parçası olduğumuzu unutmamalıyız , meşhur kızılderili atasözü gibi…Son Ağaç kesildiğinde, Son nehir kuruduğunda, Son balık öldüğünde. Beyaz Adam; paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.
Bu seller doğanın bir hatırlatması /uyarısı sanki.
Blogger 📝