
Zarafet- Audrey Hepburn’ün Hayatı ; Donald Spoto;
Kitabı okumadan önce Audrey Hepburn hakkında bildiklerim; güzelliği, kendine has tarzı olduğu ve Unicef yararına yaptığı çalışmalarla iyilikseverliğinden ibaretti. Biyografisini okuduğumda ise özellikle çocukluk- gençlik dönemi çok etkiledi beni. Hollandalı Barones annesi ve İngiliz babasının boşanmasından sonra ile 6 yaşında İngiltere’de yatılı okula başlıyor, babası ile daha fazla görüşebilmesi hedeflenirken tam tersi oluyor 🙁 Sonrasında 2. Dünya Savaşı ile birlikte Hollanda’ya dönüyor fakat Hollandayı etkilemeyeceğini düşündükleri savaşın tam içinde buluyorlar kendilerini. Savaşa ait anıları çok acı elbette. “Naziler hakkında duyduğunuz ya da okuduğunuz hiçbirşeyi abartı sanmayın. Gerçekler, hayal edebileceğinizin bile ötesindeydi” diye tanımlıyor savaş yıllarını.
Audrey aslında balerin olmak istiyor fakat savaş yıllarında kasları ve yeteneği olumsuz etkeileniyor. Tekrar balerin olmak için uğraşırken küçük rollerle tiyatroya başlıyor. Ve bizden önceki dönemin daha yakından tanıdığı ünlü bir aktris oluyor. Belçika’da doğan Audrey ‘in evinde Flemenkçe, İngilizce ve Fransızca konuşuluyor. Bu sebeple “Yorulduğumda dinlenebileceğim bir dil yok çünkü kulağım asla tek bir diksiyona alışmadı. Eleştirmenlerin konuşmamu tuhaf bulmasının sebebi bir anadilimin olmaması” diyor. Filmlerinde kendi kıyafetlerini seçiyor, modacısı Givency e kadroya dahil ediyor üstelik. Kitapta evlilikleri , çocuk arzusu, çoçukları ile ilişkisi ve hayatının son yıllarında Unicef e katkıları anlatılıyor.
Çocukken yaşadığı sıkıntılar, savaş yıllarında direnişe yardımlarındaki korkusuzluğunun yansıması hayatının ileri döneminde Unicef’le birlikte çocuklara verdiği emekleriyle, yardımlarıyla, kimsenin girmediği bölgelere korkusuzca girmesi ile gösteriyor kendini. Severek okuduğum bir biyografi oldu.
Bi’ Arkadaşın Başına Gelmiş; Banu Özkan Tozluyurt, Esra Aylin Akalın ve Mine Çakır tarafından derlenen kitap çok eğlenceli hikayelerden oluşuyor. Çok sevdiğimiz Lale Ablamız ( Lalenin Bahçesi) ve Mavianne‘yle birlikte 99 kadının kuytu köşedeki sırlarını anlattıkları hikayelerden oluşuyor. Maalesef hangi hikaye kimin bilemiyorsunuz. Acı, tatlısı, komiği ile birbirinden farklı sırlar… Bizim başımıza asla gelemeyecek bir arkadaşımızın bize anlattığı başından geçenler 🙂
Gölgesizler– Hasan Ali Toptaş. – Kitabı 1994 Yunus Nadi Ödülü aldığı için tesadüfen aldım aslında. Hasan ali Toptaş hakkında bilgi sahibi de değildim 🙁 Güzel bir roman okumak istiyordum ve ilk sayfadan itibaren karamsar olaylar içermesine rağmen elimden bırakamadım. Kitabı yarılamıştım ki arkadaşım kitabı gördüğünde aa bunun filmi de / Candan Erçetin’in şarkısı da var dediğinde hatırladım şarkıyı, gitmek isteyip gidemediğim filmi. Devamını okurken hep şarkı çaldı kulaklarımda.Kitap öyle farklı ki filme nasıl aktarıldı acaba? Ekşi sözlükte 20 sayfa yorum var kitap hakkında. Acayip, etkisinden hemen çıkamayacağınız bir kitap.