Pigmelerle Dans – Meltem Yaşar ‘ı blog yazmaya başladığımız ilk yıllarda blogu ile tanımıştım. Sonradan aynı liseden olduğumuzu öğrenince daha bir ilgiyle takip eder oldum. Bir kaç senedir de instagram hesabı, Olimpos’ta yaptırdığı taş evi, evin duvarlarına taşlarla yaptığı ( çook kıskandığım 🙂 ) ağaç / zürafa resmi ve daha bir çok paylaşımından dolayı tanımadan sevdim. E hayliyle kitabını da hiç sorgulanmadan alıp güzelce okudum.
Uganda’ya gidişi, orada yaşadığı zorluklar, pes etmemesi, az çok Uganda halkı hakkında bilgi,… herşey var bu kitapta. Gerçi Ugandada uzun yıllar yaşamasına rağmen sadece ilk 10 aylık macerasını anlatıyor. Daha ne maceraları vardır kimbilir? Kitabın kesinlikle devamı olmalı diye hissettim bitirdiğimde. Bir de şunu hissettim bizim rol modellerimiz eksik, küçüklüğümde beni etkileyen hayranlık duyduğum kişileri düşündüğümde çok sınırlı olduğunu fark ettim. Bizim çocuklarımız bu durumun farkında olabildikleri sürece çok şanslılar bence. Pigmelerle Dans başarılı bir rol model bence. Ufkumuzu açtığın için çok sağol Meltem Yaşar:) Kitabın kütüphanemde çocuklarımın okuyacağı yaşa gelmeyi bekleyecek. 🙂
Stefan Zweig’in Satranç kitabını önce eşim okudu, mutlaka okumam gerektiğini söylediğinde elimdeki kitabın son sayfalarında idim. Ben elimdeki kitabı bitirdiğimde kitap sırra kadem bastı. Şaka değil 🙂 Bayram tatili için yaylada idik ve evde garip şekilde kaybettik kitabı. Ben ki kaybettiğim şeye kafayı takar ne yapar eder bulurum, kitabı bulamadım. Sonra 8. sınıftaki kızımın kitap listesi ile yenisi geldi. Garip kaybolma hikayesi ile benim için daha da heyecanlı hale gelen kitabı hemen okudum.
Çok ilginç bir kurgu, 2. dünya savaşının acıları ve ardında bıraktığı yaralı zihinler… Akıcı bir dili var. Yazarın hayatını okuduğunuzda nasıl bir yazar böyle bir kurgu yapabilir daha iyi anlayabiliyorsunuz. “Satranç” kitabının ardından Stefan Zweig’in “Amok Koşucusu” kitabını da okudum. Her iki kitabın da kahramanlarının ortak noktası bence problemleri kafalarında kurdukları başka bir boyuta taşımaları… Ruh hallerini ve umutsuzluklarını, bir de akıl ile delilik arasındaki ince çizgiyi hissediyorsunuz.
Blogger 📝