Montenegro gezimizin 3. gününde “The Bay of Boka Kotorska ” tekne turu yaptık. Boka Koyları doğal 4 koydan oluşuyor; Herceg Novi bay, Risan bay, Kotor bay ve Tivat bay. Tekne turu Tivat – Porto Montenegro dan başlıyor, Budva dan turun organize ettiği otobüs ile Tivat’a geldik.
Porto Montenegro, yeni inşa edilmiş oldukça lüks bir liman şehri. Çok özenildiği belli. Geniş alışveriş caddesinde ünlü markalar ve çok güzel kafeleri var. Sabah erken saatte kahve içme şansımız oldu sadece. Tur teknesi geldi ve hareket ettik sonrasında.
Herceg Novi; 1482 yılından itibaren yaklaşık 200 yıl Osmanlı egemenliğinde kalan bir şehir. Sonrasında Venediklere geçmiş. Kanli Kula adında kalesi ilave ücretle gezilebiliyor. Kaleye ulaşmak için epey dik merdivenleri çıkmak gerekiyor. Kanlı Kula adının Osmanlı Devleti’nin çetin ve kanlı çatışmalar sonucu kaleyi ele geçirmesinden aldığı söyleniyor. Rehberle gezmek gerekebilir , bir broşür ya da gezdiğinizde etrafta kısa bilgiler içeren yazılar yoktu. Adriyatik Denizi ni tepeden gören bir bölgede , stratejik olarak önemli bir konumda olduğunu kaleden manzarayı izlerken daha iyi anlayabiliyorsunuz. Zindanları da görülebiliyor.
Tekne gezimizde 2 şanssızlık yaşadık, onun dışında harika idi.
İlki, hava yağışlı idi, gittiğimiz her nokta birbirinden farklı oldu; güneş bir açtı, bir kapadı, yağmur bir çiseledi, bir iyice bastırdı. Herceg Novi de birdenbire bastıran yağmur sebebi ile ilk önce şemsiye aldık kendimize. Bu kadar yağışlı ve soğuk olacağını öngörmemiştik, sağolsun tur organizatörü de havanın güneşli olacağına o bölgenin zaten koy olduğundan hep ılık olduğuna ikna etmişti bizi:)
İkincisi ise, Herceg Novi gezisi bitip tekneye döndüğümüzde yaşadığımız şok. Teknedeki yerimiz kapılmıştı, şaka gibi 🙁 3 Slav bayan yerimize oturmuş, nedeni de kendi yerlerinin kapılmasıymış, diğerlerine sormalıymışız nedenini. Yurtdışında gördüğüm en kaba insanlara denk geldik desem yeridir, hiç böyle bir tartışma yaşamamıştım daha önce. Ama sonra ne yaptık, masada onları sışıkştırarak oturduk masamıza, kenara 2 ilave koltuk 🙂 Onlar için epey işkence oldu gezi çünkü sonraki hiç bir durakta inemediler toplu olarak , nöbetleşe gezdiler:)
Küçük meydanı, taş evleriyle güzel bir şehir Herceg Novi
Mirista Beach e geldiğimizde de yağmur ara ara yağdı, deniz için yaptığımız hazırlık boşa gitti. Gerçi gelmişken soğuk yağış dinlemeden denize girenleri de takdir ettik elbet.
Programda bir plaj daha varmış ama hava durumundan dolayı iptal edildi. Mola verdiğimiz yerler dışında yakınından geçerken anlattığı, gösterdiği yerler de oldu rehberimizin. Yugoslavya zamanında açılan ve askeriye tarafından kullanılan tüneller gibi. Ama rehberimiz Rusça yarım saat anlatıp , ingilizce 5 dakika özetin özeti yaptığından çok faydalı olamadı açıkcası bizim için.
Our Lady of the Rocks Island; Perast ve Kotor rasında yapay bir ada, kilise ve müzeden oluşuyor. Hikayesine gelince, Kotor’a doğru açılan 2 balıkçı suda Meryem Ana ikonu bulup bunu rahibe verirler fakat ertesi gün rahip ikonun kaybolduğunu söyler. 2. gün denizde aynı yerde yine ikonu bulunca balıkçılar bunun buraya bir kilise yapılması için işaret olduğunu düşünürler. Burayı kayalarla doldurarak yapay ada yapmaya başlarlar. Sürekli taş taşıma işlemi yaklaşık 200 yıl sürer. Sonrasında bölgedeki balıkçılar bu adanın kendilerini denizden koruduğuna inandıkları için her yıl gümüş tabletler hediye ederler, müze duvarlarında bu gümüş tabletler görülebiliyor.
Müzedeki en önemli eseri ise aşağıdaki goblen. Goblenin hikayesi şöyle; Jacinta Kunic-Mijovic eşinin denizden dönmesini 25 yıl bekler ve gobleni işler. Bu gobleni işlemeye başladığında altın ve gümüşten ipler kullanıyor, bir süre sonra gözleri görmez oluyor. Meleklerin saçlarını kendi saçlarından yaptığı anlatılıyor. Hatta saçlarının zaman içerisinde kırlaşmasını meleklerin saçlarından takip edebiliyorsunuz. Ne aşklar varmış …
The Bay of Boka Kotorska’nın son durağı ise Kotor idi. Fakat biz zaten gezimizin sonunda Kotor da kaldığımızdan burayı uzun uzun diğer yazıda anlatacağız.
Blogger 📝