Bu yaz tatili başında bol miktarda uçan leylek görmüş olmalıyız ki sık sık seyahat etmekten evde oturmaya fırsat bulamadık. Evden uzak kalınca göz nurumuz sitemizi de ihmal ettik haliyle. Bundan sonra daha çok paylaşımda bulunabiliriz artık, anlatacak şeyler oldukça birikti. Bugün bilgisayarımın başına oturunca ilk olarak rafting maceramı yazmak istedim.
Bu yaz bir kaç hafta Antalya’da olunca geçen sene ilkini yaptığımız ve tadı damağımızda kalan rafting maceramızı tekrarlama şansımız oldu. Hayatta mutlaka yapılması gereken aktivitelerden biri rafting. Önceden “hiç işim olmaz” diyerek büyük konuşmuşum, adrenalin ve heyecan tam benlikmiş meğer. Buz gibi soğuk suyla ıslanmaktan ve dalgalarla boğuşmaktan korkmuyorsanız siz de deneyin derim 🙂 .
Rafting turuna başlamadan ayaklarımıza lastik ayakkabılarımızı, can yeleklerimizi giydik, başımıza kasklarımızı taktık. Botumuz bir kamyonete yüklendi biz de kamyonetin üzerindeki bota yerleştik ve suya ineceğimiz yere doğru yola çıktık. Suya inerken kaptanımız Ramazan da bizimleydi. Buz gibi nehirde azgın dalgalara doğru kürek çekmeye başladık. Ufak girdaplardan geçerken çığlık çığlığa hem korkarak hem gülerek resmen dalgalarla boğuştuk. Bu arada düşmemek için de oldukça çaba sarfettik.
Rafting in en önemli adetlerinden birisi su savaşı. Yanımızdan geçen ve bizim aksimize içi yetişkin dolu olan bota önce” biz savaşmıyoruz, çocuk var desek “de, sonradan çocukların ısrarıyla, arkalarından “savaşa geliyoruz, bizi bekleyin” diye seslenerek savaş açtık.
Rafting boyunca belli yerlerde durduk, yüksek bir yerlerden buz gibi suya atladık. Su öyle soğuktu ki içmeye özendik; bazen durup, bottan eğilip su içtik .
Rafting turunu bitirdğimizde bindiğimiz yerde nehir manzarası eşliğinde enfes ızgara balıklarımızı yedik.
Blogger 📝
mavianne dedi ki:
ben de çocuklarla yapmak isterim
şimdiye kadar fırsat olmadı
siz çok eğlenmişsiniz
ne harika
sevgiler