Cehenneme Övgü – Gündüz Vassaf

Cehenneme Övgü, uzun zamandır kitaplığımda olan, farklı dönemlerde kısım kısım okuduğum bir kitap. Bu yaz Storytel’de sesli kitap olarak bulunca en baştan dinledim, sevdiğim kısımları kitaba dönerek okudum.

Davranışlarımızdaki totaliterliği ve farkında bile olmadan totaliterliği nasıl içselleştirdiğimizi yüzümüze çarparak anlatıyor Gündüz Vassaf. Günlük hayatımıza sızmış totaliterliği, iş hayatımızdan, seçimlerimizden, yarattığımız kahramanlardan, aşkımızdan, sevgimizden, çocuklarımıza pek çok yönden ele alıyor.

Kitap 1986- 1989 arası yazılmış denemelerden oluşuyor. Elimdeki baskısı 1997 de gözden geçirilip genişletilmiş. Bu detay bence önemli çünkü nerdeyse 40 yıl önce kaleme alınmış düşüncelerin bu denli güncelliğini koruması hayrete düşürdü. Bir adım yol alamamışız ya da hep tekrar tekrar aynı şeyleri yaşıyoruz.

Kendi kendimize koyduğumuz ve bizi bir nevi çember içine alan kurallara, geçmişten bugüne yaşanan kısır döngülere dair pek çok örnek içeriyor. Farklı düşünmeme ve aydınlanmama vesile oldu.

Mostari’ den sonra okuduğum ikinci Gündüz Vassaf kitabı Cehenneme Övgü herkesin mutlaka okunması gerektiğini düşündüğüm kitaplardan.

Kitabın tamamı her okuduğumuzda zihnimizde farklı pencereler açabilen türden olduğundan çok fazla alıntı yapmak istemiyorum. Ama yine de aşağıdakileri eklemeden yapamadım:)

“Özgürlük savaşı, elimizde olanları koruma ve saflığı bozulmamış deneyimlerimizi gelecek kuşaklara aktarma çabası olacaktır.
Yazmak, kaydetmek ve yazdıklarımız üzerine düşünmek önemli. Bilgi ve haber selinin tutsaklığından ancak kendi haber ve düşüncelerimizi yazmakla, paylaşmakla kurtulabiliriz. Özel olaylara ve düşüncelere ilişkin günceler, hatıra defterleri tutabilir, bant kayıtları yapabiliriz. Bu yalnız, olup bitenler üzerinde düşünme olanağını bize sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda, gelecek kuşaklara bizler tarafından hazırlanmış bir açıklama niteliği taşıyacaktır.
Biz gerçeğin kendisiyiz.
Bırakın oyunlarını oynasınlar.
İktidarların en büyük korkusu muhalefet değil, ciddiye alınmamaktır.”

“Totaliteriz, çünkü hiçbir şeyi kendimizle kıyaslamaya değer bulmuyoruz. Yeryüzünde ve evrende her şeyin üzerindeyiz. Zihnimizde geçmişe de günümüze de hükmediyoruz; hatta geleceğe bile.

Kendi kendimize bahşettiğimiz bu üstünlük duygusuna zincirlenmiş olarak tüm varlıklara, her şeye ve zamana hükmediyoruz.”

“Milyonlarca insan tarafından yüceltilen bir kahraman bir gecede aynı milyonlar tarafından terk edilebilir. Tarihte bunun birçok örneğini gördük. Yaşadığımız yüzyılda bunun belki en belirgin örneği, Çin Halk Cumhuriyeti ve Başkan Mao’dur. Neredeyse bir gecede (ama ölümünden sonra) onun temsil
ettiği her şey yeni yönetim tarafından karalandı. Bir milyarı aşan nüfusuyla dünyanın en kalabalık ulusu
da bunu tümüyle onayladı, en yakın destekçileri ve karısı dahil.”

“Zamanı ilk hesaplayışımız, ilk takvimlerimiz, ayların ve / mevsimlerin geçişini anlamamıza yardımcı
olmak ve böylelikle gel-git olaylarını ve selleri, ne zaman ekin ekeceğimizi, ne zaman kışlık erzak depolayacağımızı, yaz sıcaklarının ne zaman geleceğini bilmemizi kolaylaştırmak için kullanılırdı. Aradan geçen yüzyıllar içinde zamanın geçişini hesaplamak için gitgide daha duyarlı aygıtlar geliştirdik;

Kendi zaman ölçme sistemimizin tutsağı olduk. Sihirli ‘an’ mitosunu da işte bu hapishanenin hücrelerinde yarattık. Sihirli ‘an’, hayatımıza sessizce nüfuz ederek sürüp geçen zamanın, ‘an’sızlığın karşı-tezidir. Özgürlük, ebediyet ve sonsuzluk duygusundan, zamana bağlı olmamaktan,
‘an’ın tutsağı olmamaktan, o aldatıcı sihirli ‘an’ı bir kurtarıcı gibi görüp beklememekten kaynaklanır. Zamanın olmadığı yerde özgürlüğü duyumsayabiliriz ancak.”
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    ÇocuklaÇocuk Özlem ☘️  📷 📚 

    Blogger 📝 

    Kategoriler

    Copyright @ cocuklacocuk.com