Balkanlar gezimizin son durağı Bijelo Polje (Akova) oldu, Karadağ’ın kuzeydoğusunda bulunuyor. Balkan turunu bizim için en anlamlı şehri, eşimin babasının doğduğu topraklar, 7 yaşındaymış Türkiye ye geldiğinde… Eşim maalesef babasının sağlığında çok merak etmemiş bu toprakları, akrabalarını. İnsanın belirli bir dönemi var galiba, köklerinin değerini anladığı… Baba topraklarını , köyünü bulmaya uğraştık Bijelo Polje de elimizdeki sınırlı bir iki ipucu ile. Bijelo Polje de ailemizin izini sürmek iğneyle kazı yapmak gibiydi. Akova’nın en güçlü müslüman ailesine ait kaldığımız Franca oteli görevlileri, patronu bize babanın köyünü bulmamız konusunda çok yardımcı oldular. Farklı kişilerden bilgi almaya çalıştılar. Ailemizden en kişiler 2. Dünya savaşında ayrılmış, köyden kimse kalmamış:(
Kayınpederimi ben göremedim, hep ” ben hiç toprağa basmadım ki Yugoslavya da ” dermiş. Balkanlar’ın bir çok yerinde (Karadağ’ın dağlık kısmı hariç)bunu hisssettik, yemyeşil bir doğası var. O yeşil şehirlerden sonra ülkemizin daha fazla yeşile ağaca ihtiyacı olduğunu anladık.
Bijelo Polje isminin hikayesi çok güzel, şehir meydanında bulunan aşağıdaki panoda isimle ilgili anlatılan hikaye şöyle;
Bijelo Polje, turistik bir yer olmadığından bir yandan halkını daha iyi gözlemleyebildik, diğer yandan da şehirde gezerken gözleri üzerimizde hissettik. Köye gelen, kendi dillerini konuşmayan yabancılar üzerinde meraklı bakışlar 🙂 Akşam üzeri çocuklarını parka getiren aileler, kafede toplanıp kahve içenler sanki hepsi birbirini tanıyor gibiydi. Küçük bir kasaba gibi ama Karadağ’ın en büyük şehirlerinden. Karadağ da € kullanılıyor. Yine nefis böreklerine yumulduk. Boşnak böreğinin aynısı. Özel birkaç yemeği daha vardı, vakit yetmedi tatmaya. Balkanlar da aç kalmazsınız , çaysız kalabilirsiniz ama:) güzel kuru etleri var, bizim pastırmadan farklı olarak çemeni yok, çok lezzetli.Gördüğüm ve sanırım görebileceğim en en güzel itfaiye merkezi ve itfaiye arabası
Lim Nehri’nin üzerinde müzik yayını yapılan köprü… Köprü altında nehirde balık tutuyorlar…
* Biz Osmanlılar desek de, Balkanlarda gezdiğimiz her yerde “Osmanlı” kelimesini duymadık, hep “Türkler” diye bahsediliyor.
Blogger 📝
Adnan AKOVA dedi ki:
Memleket Ahh iyilikleri güzellikleri bulaştırdığımiz dünyaya sevgi tohumları ektiğimiz topraklar adı ile müsemma AKOVA sevdan hiç bitmediki bir gün elbette buluşacağız yeniden sevgi ve merhametle kusatacagimiz günlere hep birlikte
mehtap dedi ki:
Balkanları görmeyi biz de çok istiyoruz.Gerçekten de görülesi yerlermiş.Emeğinize sağlık. Ayrıca sizin için daha da anlamlı olmuştur.Eşinizin atalarının doğduğu yaşadığı toprakları görmek.Ben zaten yaşanmışlıkları öğrenmeyi çok seviyorum aynı durumda bende heyecan duyardım herhalde.keşke geçmişle bağlantımız olan yerlere yolculuklar yapabilme imkanlarımız olsa ne iyi olurdu değil mi?