Belgrad tatilinin ilk kısmına sığmayan kısımlara devam ediyorum:
Aşağıdaki güzel çiçekli cadde Skadarlija. Skadarlija hakkında şöyle güzel bir söz var; “Paris dünyanın başkenti ise Montmarte de Paris’in başkentidir; Belgrad dünya yollarının kavşağı ise Skadarlija onun ruhudur.” Skadarska Street ilk olarak 1872 yılında adlandırılıyor. Daha öncesinde bölge romanların yaşadığı Çingene mahallesi ( Gypsy mahalla) olarak biliniyormuş. Osmanlılar şehrin anahtarını Mihailo Obrenovic’e teslim edip gittikten sonra, Romanlarda Skadarlija’dan şehrin başka bir bölgesine gitmiş. Sonrasında Skadarlija’da kafeler, alışveriş dükkanları açılmış. Zamanla da ünlü yazarların, gazeteci, şair ve sanatçıların mekanı haline gelmiş. Şehrim Bohem mahallesi olarak anılıyor. Tavernalar ve lokantalarla dolu. Maalesef Skadarlija’nın gecesini yakalayamadık, zamanımız yetmedi. Fakat gündüz gezimizde birbirinden güzel çiçeklerle dolu caddeye bayıldım tek kelime ile.
Skadarlija girişindeki bir çeşme; Osmanlı izleri:)
Ada Ciganlija, Belgrad’ın Sava Nehri’ne bakan yakasında bulunan ada, kıyı bağlantısı ile oluşan yapay Sava gölü ve plajından oluşuyor. Biz akşam üzeri gidince plajından faydalanamadık fena halde içimizde kaldı. Fakat uzun sahilinde bol sohbetli yürüyüş yaptık. Sahildeki restoranda yemek yedik. Şehrin içinde yüzülebilen tertemiz bir göl olması harika. Belgradlılar güzel doğalarının kıymetini biliyorlar.
Kiraladığımız evin dıştan görünümü , City Break Apartments tavsiye ederiz.
Parlamento binası, 1936 da tamamlanmış, 1941 den itibaren Yugoslavya’nın parlamentosu olarak hizmet vermiştir. İçerisi de gezilebiliyormuş.
Knez Mihailova caddesinin devamında Hotel Mockba (Moskova); Maksim Gorki, Albert Einstein, Indira Gandhi, Ray Charles, Robert De Niro ve daha bir çok ünlüye zamanında ev sahipliği yapmış otel.
Gelelim yeme-içmeye; uzun tarihsel birlikteliğin etkisi ile Sırbistan mutfağı ile bir çok ortaklık var. Burek (börek), cevap (kebap), vs. Limonata istediğinizde limon sıkılmış su geliyor, şekersiz, şekeri yanında getiriyorlar. Uzun yürüyüşler yaptığımızdan en çok su ve limonata (limonlu su :)) içtik. Türk kahvesi bizimkine göre duble fincanda geliyor, yanında çikolata ile 🙂 Amma velakin siyah çay çok fazla yok memlekette, çayı öğretememişiz, marketleri yeşil çay ve bitki çayları ile dolu:) çay istediğinizde black tea olarak özellikle belirtin. Marketten aldığımız “Ahmad Tea” ile evde yaptığımız kahvaltılarda çaykolikliğimizi giderdik.
Belgrad fotoğraflarını ve bu 2 yazının ardından ( 1 yazı daha gelecek Nikola Tesla Müzesi ile ilgili) , bir çok yeri istediğimiz kadar zaman ayıramadığımız ve 2 günün bize yetmediği çok net:( Yine de çocuklarla tüm gün yürüdüğümüzü düşünürsek çok iyi buluyorum performansımızı. Gece hayatının da çok eğlenceli olduğunu duyduk fakat çocuklarla hiç niyet etmedik. Belgrad a bir daha gitmek yeniden gezmek istiyorum, kısmet bakalım.
Blogger 📝