Sonunda bu ay, tutunmayı bırakıp sıralamaya başladı Kerem. Önce bir duruyor, göbeği öne çıkarıyor sonra adım atmaya başlıyor, maksimum 5-6 adım şimdilik. Bu aralar en keyifli oyunu ayağının ucuyla top yuvarlamak, sıralamak için ayağına top bekliyormuş bizim oğlan 🙂 Ablası 11 aylıkken yürüdüğünden bize epey gecikmiş gibi geliyor, gerçi yürüse ne olacak sanki? Peşinden biraz daha koşmaya başlayacağız.
Geçen hafta 5 günlüğüne Adana’daydık. İrem ve Kerem’in ard arda başlayan ateşli hastalıkları olunca Adana’dan hiçbir şey anlamadım bu sefer. Kerem, 2-3 ayda bir görünce anneanne ve dedeyi hemen hatırlamıyor bir de hastalığın etkisiyle bana daha bir yapıştı, düşemeyen ateş yüzünden sabahlara kadar uyuyamadık. Sahi bu ateş denilen şey sudan ne çok korkuyor? Normalde suya bayılan çocuklarım ateşliyken suya değdikleri anda çığlıkları bastılar. Çok şükür son günümüzü sağlıklı atlattık. İkisi de gribal enfeksiyonmuş. İrem’in klasik kulağına vurdu, Kerem’in idrar yıllarından korktuk Hidronefrozdan dolayı, doktorumuz en ufak bir sorunda idrar testi kültürü yaptırmamızı istiyor. Test için bağladıkları poşete çiş yapması nerdeyse iki saatten fazla sürdü, üstelik sürekli su içirmem ve aralarda emzirmeme rağmen. Her idrar testimizde aynı şeyleri yaşıyoruz, sanırım poşetten rahatsız olup tutuyor, poşet çıktıktan hemen sonra bezi doldurdu çünkü. Yine de çok şükür, kontrollerle atlatacağız bu sıkıntıyı., beklemelere razıyız. Hastalığı atlatınca dedesi ve anneannesine sevdirdi kendini. Bakalım bir daha ki görüşmeye yine yabancılayacak mı?
Genelde sabah 6:30-7:00 arası uyanıyor ve hareket başlıyor, çok çok hareketli. Baharla başlayan sabah ve akşam üzerleri park rutinlerimiz devam ediyor, yağmur yağmadığı sürece. Dışarılar iyi geliyor bize bu anlamda. O da öyle alışmış ki kahvaltıdan sonra direk kapıya gidiyor, ayakkabılarını alıp bekliyor zaten istersen götürme. Parka gitmezsek ablasından kalan minik bisiklete biniyor. Parkta salıncakta yarım saate yakın sallananıyor, yanımda birisi olursa kaydıraktan kaymak da hoşuna gidiyor. Geçen gün sabah eşim ve İrem oturmuş ayakkabılarını giyerken Keremde aralarına oturmuş kendi ayakkabısını giymeye uğraşıyordu, acayip güldürdü beni.
Fotoğraf , hastalıklarını atlatan çocuklarımla Adana’da kendimizi hemen dışarılara attığımız günden. Böyle cici göründüklerine bakmayın, İrem o minik salıncaktan Kerem’i indirip kendisi binmek için epey dil döktü. Mekan ise Adana’ya her gittiğimde hiç ihmal etmediğim Tokana, bir yağ mantısı var ki off off, üstelik çocuklar için de uygun . Kerem’in saçları epey uzadı, önüne düşmesi rahatsız edici aslında da o lülelerin bozulmasına da kıyamıyorum, galiba önlerinden kendim keseceğim biraz .
Blogger 📝
Dijle BAHTİYAR DURGUNLU dedi ki:
ÖNCE NİCE AYLAR..YILLAR…
SONRA GEÇMİŞ OLSUN.VE GERÇEKTEN DELİKANLI OLMUŞ KEREM;MAŞALLAH!
Yelda dedi ki:
Oy yerim ben onları. Çok geçmiş olsun canım şimdi iyi olmalarına sevindim. Şimdi sen çok iyisin. İyice ayaklansın bak düz duvara nasıl tırmanıyor göreceksin. Şaşıpta kalıyor insan. Çekyatların tepelerinde dolanıyor Engin valla tabi haliyle annesinin gözü her dakika üzerinde. Yankı oyuncaklarla oynardı hiç okadar hareketli değildi bu enerjiyi nederen buluyor bilmiyorum.
Öpüyorum sizleri
yasemin babalık dedi ki:
abi olmuş artık Keremcik, ben de kıyamam oğluşumun saçlarına hiç, o lüleler bir daha ne zaman olacak değil mi:)
bu arada Tefalde tanışamadık evet çünkü kendimizi tanıtmamıza fırsat vermediler, kim kimdir anlamadık gün bitti. bir dahaki sefere kısmetse
cocuklacocuk dedi ki:
Yasemin, aynen dediğin gibi, lüleler gidince sert düz bir saç olacak :(. Tefal’de kim kimdir anlaşılmadı bir kaç sima olarak tanıdığımla konuşma imkanım oldu sadece, inşallah karşılaşırız yine, hem bu sefer sima olarak da tanıyorum böyle bir şey olmaz, sevgiler.